Afetlerde en görünmeyen yerler kapalı kurumlar. Kapalı kurumlar arasında en görünmeyen kurumlar hapishaneler, hapishanelerde en görünmeyen grup ise çocuklar. Çocuk grupları arasında da en görünmeyen, fark edilmeyen grup; mahpus çocuklar oluyor.
Deprem sırasında hapishanede olmanın nasıl bir duygu olabileceği üzerine biraz düşünelim. Kaçabilme olasılığınız yok, istediğinizde çıkamayacağınız daracık bir mekândasınız ve kapı üzerinize kilitli. Dışarıda ne olup bittiğine dair haber alamıyorsunuz. Sevdiklerinizi arama ya da ulaşma imkânınız elinizden alınarak hapsedilmişsiniz.
Şimdi bir de bu koşuldaki çocukları düşünelim. Ailesinin/ebeveyninin/bakım vereninin yani sevdiği hiç kimsenin ulaşamayacağı bir koğuşta, güvendiği bir yetişkin tarafından korunup kollanamayan, hem kendisi hem sevdikleri için endişelenen, yeniden deprem olma ihtimalini düşünerek korkmaya devam eden çocuklar.
Bu ayrıntılar yazıyı dramatik hale getirmek için değil, durumun ne kadar travmatik olduğunu anlaşılır kılmak içindir.
***
Çocuk ve hapishane kavramlarının aynı cümle içinde olması bile başlı başına çocuk hakları ihlaline işaret ediyor. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün Ağustos 2023 verilerine göre; hapishanelerde halen 2157 çocuk, bunların yanı sıra 0-6 yaş arası 383 çocuk da anneleri ile birlikte hapishanelerde tutuluyor. Ve bu çocukların her biri deprem sırasında da hapishanelerdeydi.
Bu çocuklardan bir kısmı deprem bölgesindeki bir hapishanede depremi doğrudan yaşadı, bir kısmı depreme uzak bir hapishanedeyken ailesi deprem bölgesindeydi. Kendisi ya da ailesi doğrudan deprem bölgesinde olmayan çocuklar da bu felakete tanıklık etti. Bir çocuğun kendisinin ya da yakınlarının afete doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalması başlı başına travmatik bir durumken bu süreci hapishanede yaşamış olmak daha ağır sonuçlara yol açabiliyor.
Bir çocuğun kendisinin ya da yakınlarının afete doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalması başlı başına travmatik bir durumken bu süreci hapishanede yaşamış olmak daha ağır sonuçlara yol açabiliyor.
Her çocuğun afet ve toplumsal olaylara verdiği tepki farklılık gösterse de, yapılan çalışmalar afet dönemlerinde çocuklarda; uyku bozukluğu, beslenme bozukluğu, huzursuzluk, çaresizlik, umutsuzluk, öfke, sosyal ilişkilerde zorluklar, içe kapanma, yaşamını ve yakınlarını kaybetme kaygısı gibi sorunlar görülebildiğine işaret ediyor. Travma yaşayan çocuk; duygularıyla baş etmesine destek olacak yetişkinlerle bir arada bulunmaya, sevdiklerinin güvende olduğunu görmeye ve güvende hissetmeye ihtiyaç duyuyor. Bu süreçlerde çocuklara gerekli destek verilmediğinde, uzun vadede çözülmesi çok güç hasarlar ortaya çıkabiliyor.
Hapishanede olmak çocuklar için başlı başına bir stres kaynağı iken, çocukların fiziksel ve duygusal güvenliğinin sağlanmadığı afet durumuyla birleştiğinde çocukların iyi olma hali için çok katmanlı riskler ortaya çıkıyor.
***
Mesela Hatay’da adli mahpuslar depremden sonra isyan çıkarttı, infaz koruma memurları mahpuslara şiddet uygulayarak isyanı bastırdı. Bütün bunlar yaşanırken orada, 288 kapasiteli Hatay Çocuk Hapishanesi de vardı. Oradaki çocukların ne durumda olduğundan hiç söz edilmedi.
Hapishanede yaşanan şiddet vakaları, mahpus çocukların güvenliği konusunda ciddi kaygılar ortaya çıkarttı. Bu süreçte kamuoyu da, hapishane yönetiminden bilgi almaya çalışan çocuk hakları savunucuları da bilgilendirilmedi, çocuklar aileleriyle görüştürülmedi.
Hapishanede yaşanan şiddet vakaları, mahpus çocukların güvenliği konusunda ciddi kaygılar ortaya çıkarttı.
20 Şubat’ta Hatay merkezli yaşanan depremin ardından, Hatay Çocuk Hapishanesi’nde tutulan 163 tutuklu/hükümlü çocuğun Samsun Kavak Çocuk Hapishanesi’ne nakledildiği, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü internet sitesinde yayımlanınca öğrenildi.
Edindiğimiz bilgilere göre; sevk sırasında çocukların yanında psikososyal destek sunabilecek bir uzman yoktu. Çocukların sevk edileceği konusunda ailelerine ve avukatlarına önceden bilgi verilmedi. Ailelerini kaybeden çocukların hayatta kalan yakınlarıyla görüşmeleri sağlanmadı, çocukların yas tutma hakkı gözetilerek ölüm izni verilmedi, ailelere çocuklar hakkında bilgi verilmedi, çocukların istedikleri anda ulaşabilecekleri ve yeterli düzeyde psikososyal destek olanakları yaratılmadı.
***
Nelerin yapılmadığını söylemek şu soruyu da beraberinde getiriyor: Neler yapılmalıydı?
Çocukların tutulduğu tüm ceza infaz kurumlarında sosyal hizmet uzmanları ve psikologların görev yaptığı kriz masaları kurularak, her çocuğun afet nedeniyle oluşan ihtiyaçları tespit edilmeliydi ve ihtiyaçlar doğrultusunda çocuklar için gerekli acil adımlar atılmalıydı. Bu ihtiyacı karşılayacak yeterli uzman olmadığı, bölge hapishanelerinde görev yapan sayılı uzmanın da afetten etkilenmiş olduğu göz önünde bulundurularak bölge dışından uzman görevlendirilmesi yapılmalıydı. Afet bölgesi dışındaki hapishanelerde tutulan çocuklar için de ihtiyaca yanıt verecek ölçüde uzman görevlendirmesi, kurum çalışanı yeterli uzman yoksa bağımsız uzmanlara çağrı yapılarak uzman alımı yapılmalıydı. Akut dönemde, çocukların duygusal bağı olan yetişkinlerle mümkünse yüz yüze, görüntülü ya da kısıtsız telefonla görüşme olanağı sağlanmalıydı. Kayıp yaşayan çocukların yas tutma hakkı gözetilmeli, gerekli psikososyal destek sağlanarak ölüm izni verilmeliydi.
Anneleriyle birlikte tutulan 0-6 yaş arası çocuklar gözetilerek, annelerin cezası ev hapsi gibi tedbirlerle ertelenmeliydi.
Bütün bunlar, çocukların üstün yararı gözetilerek yapılandırılması gereken bütüncül bir çocuk politikasına ve Çocuk Koruma Kanunu’nun ivedilikle bu doğrultuda yeniden gözden geçirilmesine işaret ediyor.
Yine Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün Ağustos 2023 verilerine göre hapishanelerde tutulan 2157 çocuktan 1506’sı tutuklu. Yani hapishanelerdeki çocukların yalnızca %30’unun cezası kesinleşmiş. Yani 1506 çocuk, suçu/cezası kesinleşmeden aylarca hapishanelerde tutuluyor.
Çocuklar için tutuklamanın en son çare olmasına yönelik temel ilke dikkate alınmıyor. Çocukların güvenliği, kamu kurumlarının sivil toplum örgütleriyle iş birliği yapması ve hapishanelerin bağımsız uzman denetimine açık olması gerekliliği de dikkate alınmıyor. Şeffaf ve denetlenebilir olmayan her türlü kapalı kurum, şiddet üretmeye ve çocuklar için ciddi riskler barındırmaya devam ediyor.
Şeffaf ve denetlenebilir olmayan her türlü kapalı kurum, şiddet üretmeye ve çocuklar için ciddi riskler barındırmaya devam ediyor.
***
Deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında alınacak önlemlerin önceden planlanmış olması büyük önem taşıyor. Ama yaşadığımız coğrafya tam bir deprem bölgesi olmasına, uzmanların her türlü uyarısına rağmen hiçbir önlemin alınmadığı devasa bir boşluğun orta yerinde çocuk güvenliği için debelenip duruyoruz.
Yıllardır alanda çalışmalar yürüten onlarca çocuk hakları savunucusunun çocuklar için gönüllü olarak bir araya geldiği “Afet-Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibi’’nin çalışma gruplarından biri de “Mahpus Çocuklar Çalışma Grubu” oldu. Mahpus Çocuklar Çalışma Grubu’nda oldukça titiz ve detaylı bir çalışma yürütülerek oluşturulan acil talepler listesi, ilgili tüm kurumlarla ve kamuoyuyla paylaşıldı.1
Bundan sonrası için gecikmeden adım atılmasına katkıda bulunmasını umarak yapılması gerekenleri bir kez daha sıralayalım:
Öncelikle, çocuklar için tutuklamanın en son çare olmasına yönelik temel ilke dikkate alınarak, çocukların tutuklu yargılanmasından derhal vazgeçilmeli.
Öncelikle, çocuklar için tutuklamanın en son çare olmasına yönelik temel ilke dikkate alınarak, çocukların tutuklu yargılanmasından derhal vazgeçilmeli.
Deprem sırasında hapishanede bulunan çocuklar, korunma ihtiyacına ilişkin koruyucu ve destekleyici tedbirler de alınarak güvenli bir biçimde tahliye edilmeli. Tahliye kararları verilirken,
- Anneleriyle birlikte hapishanede tutulan çocukların yüksek yararı için, anne mahpuslar ev hapsi gibi hapishane dışı çözümlerle tahliye edilmeli.
- Afet bölgelerindeki hapishanelerde olup farklı illerdeki kurumlara sevk edilen ya da afet bölgesinde yargılamaları devam eden mahpus çocukların ve çocuğuyla birlikte kalan mahpus annelerin adil yargılanma hakları gözetilmeli.
- Mahpus avukatlarının da depremden zarar görmesi durumunda, mahpusların hukuki destekten faydalanma haklarının olumsuz etkilenebileceği dikkate alınarak bu konuda gerekli tedbirler alınmalı.
Çocukların tahliyesi gerçekleşene kadar,
- Çocukların tutulduğu tüm ceza infaz kurumlarında sosyal hizmet uzmanları ve psikologların görev yaptığı kriz masaları kurularak, her çocuğun afet nedeniyle oluşan ihtiyacı tespit edilmeli ve ihtiyaçlar doğrultusunda çocuğun esenliğini koruyacak adımlar atılmalı.
- Çocukların, afet bölgesindeki yakınlarından haber almaları ve aileleri ile sağlıklı iletişim kurmaları sağlanmalı.
- Depremden doğrudan etkilenen çocuk talep etmesi halinde; afet dolayısıyla izinli sayılmalı, tüm ihtiyaçlar gözetilerek (ulaşım, harcırah, barınma, sağlık hizmetleri, refakat, şiddetten korunma, ebeveyn/bakım veren/vasi bilgilendirme, içinde bulunduğu özel durumlar da dâhil) güvenli tahliyeleri sağlanmalı, çocuğun korunma ihtiyacının olması halinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bildirimde bulunmalı.
- Yakınlarını kaybeden çocuklara mazeret izni verilmeli, yas hakkına saygı gösterilerek gerekli psikososyal destek de sağlanmalı.
- Deprem nedeniyle korunma ihtiyacı ortaya çıkan çocuklar derhal Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bildirilmeli.
- Haftalık açık/kapalı ziyaret süresi uzatılmalı. Haftalık telefonla görüşme sayı ve süreleri arttırılmalı. Mevzuatta “zaruri hal” olarak kabul edilen deprem nedeniyle, telefon görüşme süre ve sayıları artırılmalı. Çocukların görüntülü telefon görüşmesi haklarından faydalanabilmesi için gerekli alt yapılar tüm kurumlarda sağlanmalı.
- Başka bir kuruma sevk edilmesine karar verilmesi halinde çocuklar, yakınlarının bulunduğu illerdeki kurumlara sevk edilmeli. Sevk sürecinden ebeveynleri/bakım verenleri/vasileri ve avukatlar haberdar edilmeli.
Çocuk odaklı bir afet eylem planı, çocuk odaklı bir çocuk koruma kanunu, bütün bunları da kapsayan bütüncül bir çocuk politikası hazırlanmalı ve elbette çocuk cezaevleri kapatılmalı
- Deprem bölgesinde olup olmadığı fark etmeksizin hapishanelerde tutulan ve depremden doğrudan ya da dolaylı etkilenen tüm çocuklar için profesyonel psikososyal destek sağlanmalı.
- Depremden zarar gören kurum personel ve uzman sayısının fazla olması halinde çocuklara yönelik hizmetlerin aksamaması için acilen bölge dışından ek görevlendirmeler yapılmalı.
- Çocukların iyilik hallerinin gözetilmesi için tahliye ve psikososyal destek aşamalarında gönüllü uzmanlar, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve meslek odaları ile işbirliği yapılmalı, bu kişi ve kuruluşların sürece aktif katılımları sağlanmalı.
- Hapishanelerin ve çocukların, deprem nedeniyle içinde bulundukları güncel durum ve afet yönetimi kapsamında hapishanelerde atılacak adımlardan tüm kamuoyu düzenli olarak haberdar edilmeli.
Çocuğa yönelik bütün uygulamalar gibi çocuk adalet sisteminin her bir aşamasında da çocuğun üstün yararı ilkesinin temel alınması, olası yeni bir afet durumunda çocukların güvende olabilmesi için büyük önem taşıyor. Yarın değil bugün, acilen; çocuk odaklı bir afet eylem planı, çocuk odaklı bir çocuk koruma kanunu, bütün bunları da kapsayan bütüncül bir çocuk politikası hazırlanmalı ve elbette çocuk cezaevleri kapatılmalı.

